amsterdam
Hollanda..Amsterdam..yeldeğirmenleri..bisiklet cenneti şehirleri..ve de deniz seviyesinin altındaki topraklarını koruma çabası belgesellere konu olan ülke.. hayvancılık ve süt ürünleri ile zenginliği yakalamış bir memleket.. başkalarındaki algısı nedir bilmem ..ama bendeki Hollanda algısı şöyle..yemyeşil çayırlarda başını kaldırmış bakan vücudunun bazı yerleri siyah benekli , süt dolu memeleriyle sevimli inekler , manzarayı uzaktan tamamlayan yeldeğirmenleri.. bir de john deer biçerdöverleri...kentlerinde bisiklet trafiği ..ne kadar barışçıl , ekolojiyle hemhal olan bir memleket ..
Aslında algı bu ama tarihleri hiç de böyle demiyor. afrikadan amerikaya hindistandan endonezyaya madagaskara kadar uzanmış kanlı sömürgecilik yılları , afrikada köle ticareti, Java'da yerli katliamı, öldürülen Kızılderililer, hatta çinliler ...tarih peşini bırakmıyor bu Hollandalıların .. en son hafızalarda kalan 1992 'de Srebrenitza'da Boşnakların katliamında seyirci kalmaları..
Bunlar tarihte kaldı diyelim..ben kişisel algımda yer bulmuş manzaraları yakalamak için Copenhagen'dan otobüsle Amsterdam'a gitmek üzere flixbus firmasının akşam 21:15'de kalkan otobüsündeyim.. trenle de gitmek mümkün ancak 4-5 aktarma yapmak gerekiyor.. her aktarma arasında 3-5 dakikalık süreler olabiliyor..treni kaçırmak olası.. bu nedenlerle tek araçla ulaşım için otobüs tercih edilebilir fiyatı da bu saat için uygun ..39 Euro. Oniki saat sürdü yolculuk..8 eylül 2017 sabahı saat 09:00 gibi Amsterdam'da Sloterdijk tren -metro terminalinde araçtan indim..bizim memleketteki gibi Esenler garajı gibi yüzlerce otobüsün bulunduğu yer değil.. Copenhagen' da da benzer şekilde tren -metro terminallerinin bir kenar noktasından hareket ediyor o da birkaç otobüs firması..
Amsterdam Sloterdijk terminalinden Zaandam bölgesinde bulunan Hotel İbis Budget'a gitmek için bindiğim şehiriçi otobüs otele yaklaşık bir km mesafede bir son durakta indirdi beni.. otobüs sürücüsüne otele nasıl gideceğimi soruyorum aynı yerden bir diğer araca binmemi söyledi..binmek güzelde her in bin 5 Euro.. navigasyondan otelin uzaklığına baktım ..ben bu yolu yürürüm dedim.. valizi çeke çeke elimle koymuş gibi İbis hotele vardım.. İbis oteller zinciri Amsterdam'da birkaç tane var..genelde otel fiyatları burada yüksek..merkezdeki otel fiyatları yüksek olunca biraz uzakta ama yeni ve kullanışlı odasıyla Hotel İbis Budget'ı ayarlamış oldum.. İbis modern tasarımlı ihtiyaçları karşılayan ekonomik bir otel. kent merkezine biraz uzak 15 km..
Otele yerleşme sonrası resepsiyondaki görevliden en uygun otobüs bileti soruyorum.. iki günlük bilet önerdi..12,5 Euro..in bin 5 Euro ise bu daha uygun tabii..
Amsterdam merkez istasyonu.. üstteki platformdan şehiriçi çalışan belediye otobüsleri.. önde ise birçok yöne hareket eden tramvay hatları ayrıca ferry biniş yerleri.. alt tünellerden tren ..üst platformların yolcu indirme yerlerinin üstü renkli malzeme ile kapatılmış..açık yerlerden karşı kıyılar ve deniz üzerinde hareket eden tekne, feribot vb. güzel bir seyirlik manzara... ulaşım duraklarındaki hareket saatleri yeterince bilgilendirici, modern uygulamalar..okuma yazması olan bir dünya vatandaşı gideceği yeri ve aracı kolaylıkla bulur..
Dam meydanına doğru yürüyorum.. kraliyet sarayı, yeni kilise ve Madam Tussauds balmumu heykellerin olduğu müze önemli binalardan ..
Yağmur aralıklarla yağdı durdu.. siyah bir torbanın içine girmek en pratik korunma yolu oldu.
Girdiğim zengin pasajlardan biri.. cam avizesi görkemliydi..
Amsterdam da kanallar şehri.. kara içine giren birçok böyle kanal gördüm..Venedik gibi..
Dam meydanı.. Madam Tussauds balmumu müzesi karşımda..bir tarafta kralıyet sarayı
ıvır zıvır dolu bir dükkan vitrini..bir sürü eski eşya..
yağmurdan kaçarken girdiğim bir plastik ürünler satan mağazanın önünden yağmurun yağışı , cadde kenarından küçük sel gidişini de video yapayım dedim..
Bu görülen insan sırası Anne Frank Evi'ne uzanıyor..Ben de önünden geçmekle ziyaret etmiş oldum diyelim.. belgesellerde birkaç defa izlemiştim.. Amsterdam'da ilk gün öğleden sonrasının dar zamanı içinde merkezde görülebilecek yerleri görelim diyorum ..bunlardan biri merkez istasyona yakın bir mesafede olan Anne Frank Evi..
Anne Frank Frankfurt'ta yerleşik bir Yahudi anne ve babanın kızı.. Baba Otto 1933 'de Hitler'in hükümetin başında olduğu Almanya'da endişe duyarak iş bulduğu Amsterdam'a yerleşir, ailesini de beraber götürür..ancak..1940'da savaş Hollanda'ya uzanır, naziler saldırır. bir kere daha Frank ailesi için zor günler başlar. Frank ailesi evlerinde bir diğer 4 kişilik bir aile ile birlikte 1944 yılına kadar bu evde dışarı çıkmadan saklanırlar..yakalanıncaya kadar..gönderildikleri kamplarda baba Otto hariç Anne, anne ve ablası Margo ölür..Yazdığı günlükler babasının girişimleriyle yayınlanır, ev de müze haline getirilir.. Acı bir hikaye..
Anne Frank adına internetten aldığım resimler ..
akşam otele dönüş merkez istasyondan yine otobüsle..
Amsterdam'da ikinci gün.. bir gün öncesinin yağmurları kısmen dindi..güneş biraz olsun açtı.. Amsterdam'ın merkeze ulaştıktan sonra cadde ve kanallarında sağa sola öylesine bakarak dolaşıyorum..günlerden pazar..çoğu yer kapalıdır. sokak ortasında yayılı tezgahlarda satış yapanlar ..vb.
yollardan biri bir küçük meydana çıktı.. Hollandalı ünlü ressam Rembrand'ın "Gece Devriyesi" adlı tablosundaki fiğürlerin tamamının heykelleri yapılarak bir meydana konmuş..gelen geçen turistler bakıyor.
yol kenarında bir kızılcık ağacı denk geldi.. olgunlarından biraz topladım yedim.. lezzeti aynı..
Arkada gözüken Heineken bira fabrikası.. Copenhagen'in Carlsberg markası gibi Heineken de ünlü eski bir bira üreticisi aile markası.. burada da fabrikanın " Heineken Experience" adı altında düzenlediği turlarla fabrika gezilirken bir taraftan da bira tadılıyor...tabii ücretli bir gezi..1864'de Amsterdam'ın merkezinde kurulan aile işletmesi dünyaca bilinen markasının 2014'de 150.yılını kutladı...
Amsterdam'ın müzeler bölgesinde yer alan Rijksmuseum içindeki sanat ve tarihi objeleriyle bu kentin en önemli müzelerinden biri.. önünde kırmızı renkli amsterdam yazısı da bir o kadar turistik ilgi görüyor..yazının önünde toplanan turist kalabalığına akrobatik dans hareketleri gösteren afrika kökenli gençlere bakarken yankesicilere de ortam doğduğunu farkediyorsunuz..kimisi çantasını arkadan alıp önünde tutmasından tedirginlik anlaşılıyor.
Van Gogh müzesi önünde çimenlerdeyim..
müzelerden sonra lüks marka mağazaların olduğu bir caddedeyim.. chanell mağazasının ön cephesi olduğu gibi açık yeşil cam tuğlalardan ..oldukça estetik.. pahalı dükkanlar olduğu dekorasyonlarından anlaşılıyor
Yorumlar
Yorum Gönder