Church of the Holy Sepulchre
Falih Rıfkı Atay (1894-1971) da Kıyamet Kilisesi’nde şöyle bahsediyor:
"Zeytindağı’nın tepesindeyim. Lut denizine ve Gerek dağlarına bakıyorum.
Daha ötede Kızıldeniz’in bütün sol kıyısı, Hicaz ve Ye-men var. Başımı
çevirdiğim zaman Kamame Kilisesi’nin kubbesi gözüme batıyor; burası
Filistin’dir. Daha aşağıda Lübnan var, Su-riye var. Bir taraftan Süveyş
Kanalı’na, öbür taraftan Basra Kör- fezi’ne kadar çöller, şehirler ve hepsinin
üstünde bizim bayrağımız! Ben bu hudutsuz imparatorluğun çocuğuyum.
Kamame Kilisesi’nin Hristiyan milletler arasında bölünmüş oldu- ğunu
bilirsiniz, içerisinin her parçası ve bütün kilisenin her hizmeti bir başka
cemaatindir. Bu cemaatler yalnız anahtarı pay edememiş-lerdi. Onun için
Kamame’nin anahtarı bir hocanın elindedir. Bü-tün bu kıtalarda biz işte bu
hocanın vazifesini yapıyoruz: Ticaret,kültür, çiftçilik, sanayi, binalar, her
şey Arapların veya diğer devletlerindir. Yalnız jandarma bizim idi; jandarma
bile değil, jandar-manın esvabı.İsa’nın mezarı, üstünü temizlemenin sevabı pay
edilemediği için toz toprak içindedir. İpi koparak düşen çanı hiç kimse
kaldırıp ye-rine takamaz. Beytüllahim Kilisesi de böyle idi: Enver Paşa kilise
camlarının niçin kırık bırakıldığını sorduğu zaman, masraf etmek sevabını
milletlerin paylaşamadığını ve her teşebbüsün arkasından kan ve kavga çıktığını
söylemişlerdi. Başkumandan, kiliseyi bir jan-darma müfrezesi ile sardırdı ve
kilisenin pencerelerine yeni camlar ancak öyle takılabildi."
Kutsal Kabir kilisesinin önden görünüşü..
Turistlerin içeri girmek için sıraya girdikleri yerde ne var bilemiyorum. Kuyruk uzun olunca beklemeye enerjim kalmadı açıkçası..
Bu el sürülen taş İsa'nın üzerine yatıldığına inanılan taş. Uzun zaman ıslak kaldığı rivayet.. Gelenler ellerini, eşyalarını taşa sürerek kutsamış oluyorlar herhalde..
Buraya kadar gelmişim.. Ben de elimi taşa sürmeden durmam tabii ki..
Kilise çıkışından sonra eski şehirin labirentlerine dalıyorum. Damascus Gate'e yani Şam Kapısı'na doğru gidiyorum. Rehber kitaplarda adından çokça bahsedilen Abu Şukri'nin dükkanına.. Humus, felafel ustası .. herhalde ikinci, üçüncü kuşak mirasçıları işletiyor.
Meşhur Via Dolorasa.. çile yolu..
Abu Şükrü'nün dükkanı önündeyim nihayet..Küçük bir dükkan.. Hijyen arama...
Abu Şükrü'nün dükkan uyduruk..basit bir masa sandalye.. ortalık çok da temiz görünmüyor. Rehber kitaplarda humus ve felafel lezzeti ile tanınıyor.. ben de deneyelim dedim. Tadımlık humus ve falafeli 15 şekel..yanında turşu, üç adet küçük pide benzeri ekmek.. Humus'un nohut tahin karışımı olduğunu söyleyelim ana malzeme olarak.. baharat vb. ayrı..falafel de yine nohuttan yapılan bir tür köfte.. yağda kızartılıyor..üzerine susam serpiştiriliyor. soğuk servis ediliyor.. ilk defa tatmış oldum ..ama lezzetli olduğunu söylemeliyim.
Abu Şükrü'den sonra Gethsemane bahçelerine gitmek için yol soruyorum bir Arap'a. O da İngilizce bilen ve hemen yolun çatalında turist gözleyen orta yaş üstü birini durmakta olan birine işaretiyle hemen yanımda bitmesi bir oldu.. adam hem anlatıyor hem de benimle yürüyor.. bu yardımseverliğin hayrına olmadığını anlayıncaya kadar 150 metre mesafe içinde Meryemin doğduğu yeri ve Lion Gate'i görmüş oldum.. Adamdan, tamam sen buraya kadar deyip 50 Şekel bayıldıktan sonra kurtulabildim.
Lion Gate .. aslanlı kapı.. girişin sol üst tarafında iki küçük aslan kabartmasından dolayı bu ismi taşıyor.
Lion Gate'den çıkışta yol aşağı doğru iniyor.. aşağıdaki vadi Kidron vadisi.. yolun solunda Yusufiye mezarlığı.. Türk Hükümeti TİKA aracılığıyla İslam mezarlığının duvarlarını 2010'da yaptırmış..Karşı bahçelik gözüken yer Gethsemane bahçeleri..
All Nation Church..a giden bahçe..
Kidron Vadisinden karşı tepede Old City'yi çevreleyen surlar..
All Nation Church..
Hz. İsa'nın zamanından kalma olduğu sanılan zeytin ağaçları..Önünde poz vermeden olmaz
Maria Magdelena kilisesine kapısına kadar gittik ama kapalıydı içeri giremedim..
Old City tarafından Kidron Vadisi..Sarı Kubbeli yapı Maria Magdelena Kilisesi
Mezar yerleri ...Yahudilerin yüksek paralar vererek gömülmek istedikleri mezarlıkları . Mount of Olive .. İlk dirilecek olanların mezarları deniliyor..
Akşam güneşi artık alçalmaya başladı.. bütün gün kutsal sayılan yerleri dolaşmaktan ayaklarım ayakkabı içinde perişan oldu .. ben de ayakkıları çıkarıp bir süre çorapla dolaştım.. 23 Haziran 2015 bu günlük bu kadar..
Yorumlar
Yorum Gönder